31 Mart 2012 Cumartesi

Mavi kartıların borçlanması

Konuyla ilgili Yargıtay Kararı var. Görünen o ki; şimdilik en azından T.C. Vatandaşı iken çalışılan süreler borçlanılabiliniyor.  yurtdışı borçlanma 
İlgili Kanun / Madde
 
3201S.YHBK/3
 
T.C
 
YARGITAY
 
10. HUKUK DAİRESİ
 
Esas No. 2008/18641
 
Karar No. 2009/13146
 
Tarihi: 14.07.2009
 
l İZİNLE TÜRK VATANDAŞLIĞINDAN ÇIKMA
 
l YURT DIŞI HİZMET BORÇLENMASI
 
YAPABİLMEK İÇİN BORÇLANMA TARİHİNDE
 
TÜRK VATANDAŞI OLMA
 
l KAZANILMIŞ HAK İLKESİ
 
l VATANDAŞLIKTAN ÇIKMADAN ÖNCEKİ
 
SÜRENİN BORÇLANABİLECEĞİ
 
ÖZETİ: Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden
 
doğan, kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel
 
niteliğe dönüşmüş haktır. Kazanılmış haklar Hukuk
 
Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli
 
unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı
 
nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın
 
2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal
 
bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı
 
gibi, toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan
 
kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul
 
edilemez..Davacının, Türk vatandaşlığını haiz
 
olmadığı 26.08.1999 tarihinden sonraki dönemleri
 
borçlanamayacağına ilişkin mahkemenin kabulü
 
yerinde ise de; Türk vatandaşlığından izinle çıkan ve
 
borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşlığını haiz
 
olmayan davacının, Türk vatandaşlığından izinle
 
çıkmadan önce yurtdışında gerçekleşen çalışma
 
sürelerine ilişkin borçlanma hakkının, Türk
 
Vatandaşlık Kanunu ile kazanılmış hak sayılarak
 
korunduğu gözetilerek, anılan süreye ilişkin
 
borçlanma isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği
 
gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmiş olması,
 
usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
 
Yargıtay Kararları
 
507
 
DAVA: Türk vatandaşlığından izin yoluyla 26.08.1999 tarihinde çıkan
 
davacı, Almanya’da 20.04.1994-31.12.2004 tarihleri arasında geçen çalışmalarıyla
 
ilgili olarak yaptığı borçlanma talebinin 3201 sayılı Kanun’a göre kabul edilmesi
 
gerektiğinin tespitini istemiştir.
 
Mahkeme, ilamında belirtilen gerekçe ile davanın reddine karar vermiştir.
 
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz
 
isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Aydın Eser tarafından
 
düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve
 
aşağıdaki karar tespit edildi.
 
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici
 
sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin yerinde görülmeyen tüm, davacı vekilinin
 
sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
 
2-06.03.1962 tarihinde, doğumla Türk vatandaşı olup, Türkiye’de,
 
10.01.1989-30.11.1989 tarihleri arasında hizmet sözleşmesine dayalı çalışmaları
 
bulunan, Bakanlar Kurulu’nun 23.12.1998 gün ve 1998/12263 sayılı kararı ile Türk
 
vatandaşlığından çıkmasına izin verilen ve vatandaşlıktan çıkma belgesini teslim
 
aldığı 26.08.1999 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığını kaybedip, halen Türk vatandaşı
 
olmadığı anlaşılan davacının; 28.11.2005 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na
 
başvurarak Almanya’da geçen çalışmalarının 3201 sayılı Kanun’a göre
 
değerlendirilmesi için borçlanma talebinde bulunduğu, davalı Kurum tarafından,
 
yurtdışında geçen çalışma sürelerini borçlanma hakkının sadece Türk vatandaşlığına
 
haiz olanlara tanındığı gerekçesiyle isteğinin reddedildiği hususları tartışmasızdır.
 
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu dönemde dönem de yürürlükte
 
bulunan 403 sayılı Türk Vatandaşlık Kanununun 20. (12/06/2009 tarihli Resmi
 
Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5901 sayılı yeni Türk Vatandaşlık
 
Kanununun 25.) maddesi gereğince, Türk vatandaşlığından Bakanlar Kurulunun
 
kararı ile çıkmasına izin verilip, 26.08.1999 tarihi itibariyle Türk vatandaşlığını
 
kaybeden ve halen Türk vatandaşı olmayan davacının, 20.04.1994-31.12.2004
 
tarihleri arasında bir kısmı Türk vatandaşı olduğu, bir kısmı da Türk vatandaşı
 
olmadığı dönemlerde, Almanya’da gerçekleşen çalışma sürelerini, 3201 sayılı Kanun
 
gereğince borçlanarak, sosyal güvenliği bakımından değerlendirilip
 
değerlendirilemeyeceğine ilişkindir.
 
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin
 
Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki 3201 sayılı
 
Kanunun 1. maddesinin değişiklikten önceki hali “18 yaşını doldurmuş Türk
 
vatandaşlarının yurt dışında geçen ve belgelendirilen çalışma süreleri, bu çalışma
 
süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ve yurt
 
dışında ev kadını olarak geçen süreleri, 2 nci maddede belirtilen sosyal güvenlik
 
kuruluşlarına prim, kesenek ve karşılık ödenmemiş olması ve istekleri halinde bu
 
Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” şeklinde
 
Yargıtay Kararları
 
508
 
iken; davanın açılmasından sonra, 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79.
 
maddesi ile yapılan değişiklikle, “Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını
 
doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık
 
süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik
 
süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal
 
güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun
 
hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” şeklinde
 
düzenlenmiştir. Aynı Kanunun tanımlar başlıklı 2. maddesinin “c fıkrasında”
 
sürelerin değerlendirilmesi kavramı ”Türk vatandaşlığına haiz olanların 1. maddede
 
belirtilen sürelerinin istekleri halinde değerlendirilmesi” olarak tanımlanmıştır.
 
Anılan Yasa’nın önceki Uygulama Yönetmeliğinin 2. maddesi, “Bu Yönetmelik
 
hükümleri, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup olmadığına
 
bakılmaksızın yabancı bir ülkede, Türk vatandaşı olarak çalışmış, çalışan veya
 
çalışacaklar ile gerek borçlanma ve gerekse aylık alma sürelerinde Türk vatandaşı
 
olanları kapsar.” şeklinde iken; davanın açılmasından sonra, 06.11.2008 tarihli
 
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Yönetmeliğin 2. maddesinde ise, “Bu
 
Yönetmelik, ikili veya çok taraflı sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış olup
 
olmadığına bakılmaksızın yabancı bir ülkede geçen sigortalılık veya ev kadını
 
sürelerinde ve borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşı olanları kapsar.”
 
düzenlemesine yer verilmiştir. Halen yürürlükte olan Uygulama Yönetmeliğinin
 
borçlanma kapsamındaki süreleri düzenleyen 6. maddesinin 2–b bendine göre de,
 
“Türk vatandaşlığının kazanılmasından önce veya Türk vatandaşlığının
 
kaybedilmesinden sonra yurtdışında sigortalı veya ev kadını olarak geçen süreler,…
 
borçlandırılmaz.”
 
11.02.1964 tarih ve 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 06.07.2004
 
tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 29.06.2004 gün ve 5203 sayılı
 
Yasa’nın 1. maddesi ile değişik 29. maddesinde, “Bu Kanun gereğince Türk
 
vatandaşlığını kaybeden kişiler, kayıp tarihinden başlayarak yabancı muamelesine
 
tâbi tutulur. Ancak, doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından
 
vatandaşlıktan çıkma izni alanlar ve bunların vatandaşlıktan çıkma belgesinde kayıtlı
 
reşit olmayan çocukları; Türkiye Cumhuriyetinin millî güvenliğine ve kamu
 
düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, askerlik hizmetini yapma
 
yükümlülüğü ve seçme-seçilme, kamu görevlerine girme ve muafen araç veya ev
 
eşyası ithal etme hakları dışında, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı
 
kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak
 
şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam ederler.”
 
denilmiş; aynı yasal düzenlemeye 5901 sayılı yeni Türk Vatandaşlık Kanununun,
 
çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden kişilere tanınan haklar
 
başlıklı 28. maddesinde de yer verilmiştir.
 
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.2005 tarih ve 10-492/646,
 
08.03.2006 tarih ve 21-6/56, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 20.11.2006 tarih ve
 
Yargıtay Kararları
 
509
 
11422-14965, 20.06.2006 tarih ve 2251-9376, 23.03.2006 tarih ve 2215-3162,
 
16.10.2006 tarih ve 10610-12898 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 3201 sayılı
 
Kanun bir borçlanma yasası olup, Kanunun 1.maddesine ve Uygulama
 
Yönetmeliğinin 2.maddesine göre, Türk vatandaşlarının, Türk vatandaşı olarak
 
yurtdışında geçen çalışmalarını borçlanabilmeleri öngörülmüştür. Anılan Yasa,
 
yurtdışı hizmet borçlanması hakkının kullanılabilmesi için çalışmanın geçtiği
 
dönemde sigortalı ile uyrukluk ilişkisini aramaktadır. 3201 sayılı Kanunun uygulama
 
yönetmeliğinde, borçlanma tarihinde de Türk vatandaşı olunması gerektiği
 
belirtilmiş ise de; gerek, 12.06.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5901 sayılı Türk
 
Vatandaşlığı Kanununun 28. maddesinde de, gerekse, önceki 403 sayılı Türk
 
Vatandaşlığı Kanununun 29. maddesindeki yasal düzenlemeye yer verilerek,
 
doğumla Türk vatandaşı olup da, İçişleri Bakanlığından vatandaşlıktan çıkma izni
 
alanların, sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı tutulmuş olup; anılan
 
kişilerin bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tâbi olmak şartıyla
 
Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edecekleri
 
belirtilmiştir. Kanun, açıkça, çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını
 
kaybeden kişilerin kazanılmış haklarının korunacağını belirtmektedir.
 
Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, kendisi yönünden
 
kesinleşmiş ve kişisel niteliğe dönüşmüş haktır. Kazanılmış haklar Hukuk Devleti
 
kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları
 
ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde
 
açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık
 
oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır,
 
belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
 
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetildiğinde, davacının, Türk
 
vatandaşlığını haiz olmadığı 26.08.1999 tarihinden sonraki dönemleri
 
borçlanamayacağına ilişkin mahkemenin kabulü yerinde ise de; Türk
 
vatandaşlığından izinle çıkan ve borçlanma talep tarihinde Türk vatandaşlığını haiz
 
olmayan davacının, Türk vatandaşlığından izinle çıkmadan önce yurtdışında
 
gerçekleşen çalışma sürelerine ilişkin borçlanma hakkının, Türk Vatandaşlık
 
Kanunu ile kazanılmış hak sayılarak korunduğu gözetilerek, anılan süreye ilişkin
 
borçlanma isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, yazılı
 
şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
 
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul
 
edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
 
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, Üye
 
M.Zafer Erdoğan’ın muhalefetine karşı; Başkan Süleyman Caner, Üyeler; Neslihan
 
Sever, Ali Göcen ve Fatih Arkan’ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 14.07.2009 gününde
 
karar verildi.
 
KARŞI OY
 
3201 sayılı Kanunun getiriliş amacı ve Kanunun özellikle 1., 2/c maddeleri,
 
Yargıtay Kararları
 
510
 
hükmü başvuru tarihinde Türk vatandaşı olanlara hizmet borçlanması imkânı
 
bahşetmektedir.
 
Davacı ise, 1999 yılında Türk vatandaşlığından çıkmıştır. Dava tarihi
 
itibariyle Türk vatandaşı değildir. Türk vatandaşı olmayan bir kimseye yurtdışı
 
hizmet borçlanması hakkı tanınamaz. 3201 sayılı Kanun buna cevap
 
vermemektedir. Kanunun açık hükmüne aykırı şekilde yorum yoluyla böyle bir
 
hakkın varlığını ileri sürmek doğru değildir.
 
Mahkemenin red kararı, Kanuna uygun ve isabetlidir.
 
Açıklanan sebeple, çoğunluğun borçlanma isteğinin kabulüne dair kararına
 
katılmıyorum.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder